Ferforje’nin lifli ve düşük karbon içeriğine sahip olan yapısı onun dökme demirden çok daha saf bir demir formu olmasını sağlamıştır ve çatlamalara karşı daha dayanıklı kılmıştır. Ferforje 18.yüzyıldan itibaren basınca verdiği tepki ve çekme mukavemeti sayesinde mimaride yapısal kirişler ve direkler, dekoratif mandallar ve kapılar gibi ürünler olarak oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Esas altın çağı 18. yüzyılın ortalarından itibaren başlayan ferforje, 19. yüzyılda demiryolu köprüleri, viyadükler ve benzeri büyük ölçekli mimari mühendislik projelerinin yapımında malzemenin gerilme gücünden yararlanılarak kullanılmaya başlanmıştır.
Ortaçağ’dan itibaren, mimaride dekoratif amaçlı demir işi kullanımı daha yaygın hale geldi. Demir, değerli yerlerin pencerelerini ve kapılarını, akıncıların saldırılarına karşı korumak amaçlı kullanılmaya başlandı fakat aynı zamanda bu demir zırhın, binanın dış dekorasyonuna uygun hale getirilmesi düşünüldü ve dekoratif olarak tasarlanarak kullanıldı. 16. yüzyıldan itibaren Barok döneminin etkisiyle özellikle İspanya’da katedrallerin dış cephesinin tamamında ferforje kullanılmaya başlandı. Fransa’da ise dekoratif demir balkonlar, merdiven korkulukları, 1650’lerde son derece şık bir şekilde kullanıldı. İngiltere’de de demiryolu köprüleri ile kullanılmaya başlayan ferforje mimariye de dekoratif balkon korkulukları olarak giriş yaptı. Kısacası tüm dünyada bir şekilde çıkış yapmış olan ferforje, mimari alanda vazgeçilmez olmayı başarmıştır.
Dünden bugüne mimari alanda halen ferforje kullanılmaktadır. Geçmişten gelen etkiyle birlikte ferforje daha zamansız bir hal almış, hem geçmişi hem günümüzün modern tasarım anlayışını mimariye taşımayı başarmıştır.